Uzun bir süredir evdeydim. Son bir aydır staj nedeniyle nerdeyse her gün dışarı çıkıyorum. Bir gün stajdan eve dönerken ekmek almaya uğradım ve bir şey fark ettim. Öylece durdum. Evime baktım. Her gün oturduğum eve farklı açılardan baktım. Nasıl olurda daha önce kendi evime gerçekten bakmamış olabilirim ki. Bakmamışım. Hayret ettim. Sonra bunu her gün uygulamaya başladım her yürüdüğüm yere daha dikkatli bakmaya çalıştım. Metrodan indiğim durağın manzarası ne kadar güzelmiş. Nasıl fark etmemiştim. Daha sonra bunu neden bir oyun haline getirmiyorum dedim ve hisset diye bir oyun uydurdum. Her nerde olursam olayım. Biraz durup gerçekten bakmayı deniyorum. Ek olarak dinleyip, havayı hissetmeye çalışıyorum. Mesela sabah evden çıkarken kuşlar ne kadar güzel ötüyor. Veya yaşadığım şehir ne kadar soğukmuş. Hatta bugün yağmurlu havada yürüdüm, düşündüm son bir yıl içinde hiç yağmurlu havada dışarı çıkmadığımı fark ettim. Durdum elimi açtım ve yağmuru hissettim. Aslında yağmurlu havaları sevmem ama bugün çok güzeldi yağmuru hissedebilmek.

Aynı şeyi bu yaz bisiklet sürerken de hissetmiştim. Harika bir yoldu. Her gün bu yolda bisiklet sürüyordum ama ne kadar güzel olduğunu fark edememiştim ne yazık. Döneceğim gün bu güzel yola vedalaşmaya geldiğimde fark ettim ne kadar güzelmiş. Dayanamayıp fotoğrafını çektim.
Hayat ne garip. Her saniyesinde şaşıracak bir şeyler çıkartıyor insanın karşısına. Ama biz fark edemeyecek kadar üzgün ve telaşlı oluyoruz. Derler ya bakmakla görmek aynı değil ve görmekle yetinmeyin hissedin. Bu yazıyı okuduktan sonra bulunduğunuz yere dikkatlice bakın ve hissedin.